djece
[djece]
Kayıt Tarihi: 05.12.2014
İleti Sayısı: 103
Şehir: Gizli
Durum: Forumda Değil
E-Posta Gönder
Özel ileti Gönder
|
Konu Tarihi: 06.12.2014- 18:07
Şiir Nasıl Güzel Okunur ?
1. ANLA: Öncelikle okuduğun şiirdeki her kelimeyi ve şiirin bütününü tereddütsüz bir şekilde anlamalısın. Bütünü itibariyle neyi anlattığını anlamadığın veya içinde anlamadığın kelime ve kavramlar olan bir şiiri okurken, o şiir ile tam olarak bütünleşemezsin. Bu durum ise sen farkında olmadan, dinleyici üzerindeki tesirini zayıflatır.
2. EZBERLE: Kâğıda bakarak okunan şey (sen ne kadar gayret etsen de) şiir olmaktan çıkar. Çünkü bir şiiri kâğıda bakarak okuduğun zaman, dinleyici üzerinde etkili olabilmek için yapman gereken ve bazılarını aşağıda sıralayacağım birçok zarureti yerine getiremez hale girersin. Onun için dinleyici üzerinde etkili olması istenen şiir mutlaka ezberden okunmalıdır.
3. TEKRARLA: Toplum önünde ezberden okuman gereken şiirin ezber işini tamamlamış olsan bile onu sık sık ezberinde tekrarla. Bu mutlaka sesli bir şekilde olmak zorunda değil. Bir dinlenme anında, yatakta, hatta topluluk içerisinde yalnız kaldığın zamanlarda bile bu iş zihin yoluyla yapılabilir (çünkü ben bunu hep yaparım). Bu tekrarlarla artık o şiirin kelimeleri senin ağzına otomatik olarak gelsin ki ayrıca bir düşünme ve hatırlama gayretine gerek kalmasın. Böylelikle sen dinleyici üzerinde tesirli olabilmek için yapman gereken diğer işlere daha fazla dikkat edebilirsin.
4. İNAN-İNANDIR: Önce okuyacağın şiirde söylenenlere kendin inan ve içinde inanmadığın şeyler söylenen şiiri asla okuma. Okusan da bunun dinleyici üzerinde tam bir etki yaratmayacağını bil. Sonra bu inancını dinleyiciye aktarmak, yani onu da buna inandırmak zorunda olduğunu unutma. Unutma ki şiir insanoğlunun en güçlü anlatım yoludur ve bu yol ile ulaşılan anlatım gücünün ikna edemeyeceği insan yoktur.
5. ACELE ETME: Şiirini yapabildiğin en yavaş hız temposuyla oku. Asla aceleye getirme. Dinleyicinin ondaki anlamı, duyguyu, ritmi ve senin okumandaki güzelliği hazmetmesine imkân ver. Unutma, her insanın algılama gücü aynı düzeyde değildir. Sen okuma hızını, en alt algılama düzeyindeki insanın söylediğin her şeyi tam olarak anlayacağı bir seviyede tut. Bırak daha hızlı anlayanlar da bunun tadını çıkarsınlar.
6. RAHAT OL: Sen şiir okurken, dinleyici sana tabidir. Bunun keyfini yaşa. Rahat ol. Şiir okumak üzere öne çıktığın ortamda artık herkes ve her şey sana tabidir. Yani kontrol sendedir ve bu konuda hiç kimsenin yapabileceği hiçbir şey yoktur. Şiir okurken ne kadar rahat olursan, dinleyiciyi etkilemek için yapman gereken diğer işlerde de o kadar başarılı olursun.
7. SES TONUNU AYARLA: Öncelikle her şiirin bütünü itibariyle kendine ait/kendine uygun bir ses tonu vardır. Bir kahramanlık şiirini okuduğun ses tonuyla, bir aşk veya tabiat şiiri okuyamazsın. Onun için şiirin bütünü itibariyle ses tonun konuyla uyumlu olmalı. Ayrıca aynı şiirin içerisinde de, söylenen şeylerdeki anlam farklılıklarına göre bazı ses tonu ayarlamaları gerekebilir. Bu ayarlamalar, dinleyicinin dikkatini tazelemesine vesile olur.
8. KELİMELERİ DOĞRU TELAFFUZ ET: Şiirdeki her kelimeyi ve özellikle yazılışı birbirine benzeyen kelimeleri oradaki anlamına uygun bir şekilde telaffuz etmelisin. Mesela “Gün akşam oldu hâlâ gelmedi” mısrasının “hâlâ” kelimesindeki iki “a” harfini olması gerektiği gibi ince ve uzun değil de kalın ve kısa bir sesle telaffuz edersen, belki sadece senin merak etmen gereken bir konuda “enişte”yi de (yani hala’nın kocasını da) meraka salmış olursun!
9. BEDEN DİLİNİ KULLAN: Okuduğun şiirin seyrindeki anlama göre bazı yerlerde yüzünün alacağı bir şekil veya vücudunun bütünüyle yapacağın bir hareket yahut sadece bir el hareketi söylediğin şeyin anlamını daha da güçlendirebilir. Şiirin bu türden jest ve mimiklerle desteklenmesi gereken yerlerini önceden belirle ve o bölümleri gereken hareket, davranış ve haller ile güçlendirmeyi ihmal etme.
10. DİNLEYİCİYİ GÖZLE: Dinleyicinin yüz ve beden ifadelerine dikkat et. Dinleyicinin senden aldığı bir tesir ve bu tesirin oluşturduğu bir enerji vardır. O enerji ise aslında sana ait ve senin yarattığın, senin verdiğin bir enerjidir. Öyleyse salonda bu enerjiyi almış ve taşımakta olan dinleyicileri iyi gözlemle. Onlarla göz teması kurarak, o enerjiden beslen. Bazı dinleyicilerin duygu katsayısı yüksektir ve onlar bu duygu halini oturdukları yerde seninle birlikte yaşar ve bunu her halleriyle belli ederler. Onlara daha fazla hitap ederek, dinleyiciden alacağın enerjiyi azamiye çıkarma konusunda kendine küçük bir torpil yapmanın hiçbir mahzuru yoktur.
11. NOKTALAMA İŞARETLERİNİN GEREĞİNİ YAP: Şairler genellikle imlâdan, noktalama işaretlerinden daha çok kelimelerin ruhu ile alakalıdırlar. Onlar için en doğru kelimeyi, kavramı, tanımlamayı veya tasviri en doğru yerde ve en çarpıcı şekilde, en güzel söz uyumu ile söylemek, noktalar ve virgüllerden daha önemlidir. Dolayısıyla eğer şair, şiirinin bir yerinde (nokta, virgül, ünlem, üç nokta vb.) herhangi bir noktalama işareti kullanmışa, bunun bir anlamı ve amacı var demektir. Şaire saygı duy ve o noktalama işaretinin gereğini yap. Şairin o noktada yaratmak istediği duyguyu dinleyiciye aktarmada daha yüksek bir başarı elde edeceksin.
12. ŞİİRDEKİ BESTELENMEMİŞ MÜZİĞİ İCRA ET: Her şiirin ve özellikle de iyi şiirin mutlaka kendine has bir ritmi ve müziği vardır. Şiirin, onu düz yazıdan farklı kılan (ve hesaba-kitaba gelmeyen, bir kalıba konulamayan) en önemli özelliği budur. Şiiri okurken işte o ritmi ve müziği yakalamalı ve icra etmelisin. Dinleyicinin, “şiir dinlemekte olduğu” duygusu, senin sesinden yansıyan bu ritim ve müzik ile zirveye çıkar.
Tüm bu kuralların uygulanması ve böylelikle dinleyici üzerinde etkili olunması için Allah vergisi iyi bir ses tonu ve ayrıca özel bir yetenek gerekmez mi? Elbette gerekir. Ama bunu “güzel şiir okuma”nın kuralları arasında sıralamak anlamlı değil. Zaten en iyi şiir okuyanlar, yukarıdaki kuralları (ve belki de benim tespit edemediğim başkaca kuralları) noksansız bir şekilde uygulamanın yanı sıra, bu özel yeteneklere de sahip olanlar arasından çıkıyor. Ama her şeye rağmen bu yeteneklerin (çok azimli çalışmalarla) sonradan da geliştirilebildiğini unutmamak lazım. Çünkü bunun tarihte iz bırakmış (Hz. İsa’dan önce yaşamış olmasına rağmen bu alandaki ününü iki bin yılı aşkın süre devam ettirerek bu günlere ulaştırabilmiş Çiçeron gibi) örnekleri var
|